GAZETECİ - Mim Kemal Öke

Kitap 17.09.2018 - 00:48, Güncelleme: 01.12.2021 - 20:21 3040+ kez okundu.
 

GAZETECİ - Mim Kemal Öke

Çağdaş Gazeteciler Derneği Yayınları tarafından 1994 yılında basılan kitapta yazar M.Kemal Öke’nin Türkiye’de basın çalışanları üzerine detaylı bir incelemesi yer alıyor.
Edirne’de Radyo Televizyon bölümünde okurken Trakya Üniversitesi Kütüphanesi’nden aldığım kitabı 1999 senesinde okumuştum. Çağdaş Gazeteciler Derneği Yayınları tarafından 1994 yılında basılan kitapta yazar M.Kemal Öke’nin Türkiye’de basın çalışanları üzerine detaylı bir incelemesi yer alıyor.  Yapılan araştırmada sorunlar yumağının göbeğindeki kişiye, gazeteciye projektörleri çevirmek ve onu daha yakından tanımak amaçlanmış.   Türkiye’de gazetecilerin, basın sorunları diye ortaya sürülen, basın özgürlüğü, sansür, tiraj, işletme sorunları arasında bu kadar unutulmayı hak etmedikleri vurgulanıyor. Yazar bu kitapta uzun bir süre yakından gözlemlediği ve adeta bir tabu gibi hiç dillendirilmeyen bu giz perdesini aralamak istiyor. Kitapta  “Gazeteci kimdir?” sorusuna yanıtlar aranıyor. Türkiye’de yazılı basında çalışan insanların çalışma ortamlarını, habere yaklaşımını, iş ortamında şefleriyle ilişkilerini aile içindeki çekişmeleri,  etik değerleri,  okuyucuyla bağını, değer yargılarını ortaya koymaya çalışılıyor. Türk gazetecisinin batılı meslektaşlarıyla karşılaştırılması ve evrensel değerleri ne kadar yakaladığı konusu irdeleniyor. Sadece yazılı basın çalışanları üzerinde yapılan araştırmada basının sorunları değil,  gazetecilerin sorunları ele alınıyor. Toplumu aydınlatma misyonuyla yola çıkmış meslek mensuplarının, kendi iç sorunları, özlük sorunları, örgütlenme ve hak arama sorunları söz konusu olduğunda ne kadar güçsüz ve zavallı oldukları. O kadar ki kendi yollarını aydınlatmaktan kendi yollarına bir fener tutamayacak kadar aciz oldukları ortaya konuluyor.   Günümüzde hala “Gazeteci kimdir?” sorusuna net cevaplar verilemezken kitapta bu tanımlar şöyle yapılıyor; Gazeteci, “Erişmek istediği kitle için en önemli diye nitelendirdiği bilgileri toplayarak, haber haline getiren ve kişileri bilgi alarak düşünmeye sevk eden meslek mensubu” Uluslararası Gazeteciler Federasyonu profesyonel gazeteciyi, “Asli sürekli ve ücretli işe bir veya birkaç basın organında yazı ve resimle katkıda bulunan ve kazancının çoğunu böylece sağlayan kişi” olarak tanımlamıştır. Hürriyet gazetesi köşe yazarı Emin Çölaşan gazeteciyi, “Haber yazan, yazı yazan, araştıran, resim çeken, karikatür çizen, sayfaları düzenleyen” kişi olarak tanımlıyor. Katledilen gazeteci Uğur Mumcu, “Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlarına sunan insandır. Gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur. Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan olmalıdır” Araştırmacı yazar Hıfzı Topuz; “Hükümetler artık basını sansür etmiyor, gazetecileri satın alıyorlar. Sansür, çağını yitirmiş, yetersiz bir yöntemdir” diyor. İlhan Selçuk’a göre gazeteci; “Gazeteci mabeyn kâtibi değildir. Gazeteci gerektiğinde devletin başının, başbakanın, bakanın canına okur. Adı üstünde, dördüncü kuvvet. İnsanın uyarmak için, kimi meslektaşını yakasından tutup silkeleyeceği geliyor. Kendine gel! Mesleğe gölge düşürme. Kendi kendini küçültme. Sen mabeyn kâtibi değilsin! (Mabeyn Kâtibi, Osmanlı sarayında padişahın özel kalem müdürlüğü işlevini gören kurumda yazı işlerini yürütmekte olan kişilere deniyordu) İktidarın başıyla aranızda üst –ast ilişkisi yok. Gazeteci kanıtları toplar, araştırmasını yapar, olayları aydınlatır, haberleştirir. Gazetecilik para pul için yapılmaz. Damarlarında gazeteci kanı akan kişi başka biçimde yaşayamaz. Sözüm ona büyük sanılan, ya da yüksek koltukta oturan kişilerin yanına sokulup ellerini kavuşturan kişi değildir gazeteci. Doğru haberin ve inandığı fikrin adamı olacağına iktidar sahibinin cüdamı olursa mesleğin ne değeri kalır” - Münih Gazetecilik Bilim enstitüsü 1924 yılında kurulmuş.   Belki de Türkiye’de pek ele alınmayan bir konuyu iyi bir araştırma ile işlemiş M.Kemal Öke. Ben bu kitabı yıllar önce, henüz genç bir muhabirken okumuştum. Bu mesleğe gönül veren gençlerin ve hali hazırda bu meslekten hayatını geçiren meslektaşlarımın eski kitapçılardan bulabilirlerse bu güzel araştırmayı okumalarını tavsiye ediyorum. Deniz GEZGİNCİ denizgezginci@hotmail.com
Çağdaş Gazeteciler Derneği Yayınları tarafından 1994 yılında basılan kitapta yazar M.Kemal Öke’nin Türkiye’de basın çalışanları üzerine detaylı bir incelemesi yer alıyor.

Edirne’de Radyo Televizyon bölümünde okurken Trakya Üniversitesi Kütüphanesi’nden aldığım kitabı 1999 senesinde okumuştum.

Çağdaş Gazeteciler Derneği Yayınları tarafından 1994 yılında basılan kitapta yazar M.Kemal Öke’nin Türkiye’de basın çalışanları üzerine detaylı bir incelemesi yer alıyor. 

Yapılan araştırmada sorunlar yumağının göbeğindeki kişiye, gazeteciye projektörleri çevirmek ve onu daha yakından tanımak amaçlanmış.  

Türkiye’de gazetecilerin, basın sorunları diye ortaya sürülen, basın özgürlüğü, sansür, tiraj, işletme sorunları arasında bu kadar unutulmayı hak etmedikleri vurgulanıyor. Yazar bu kitapta uzun bir süre yakından gözlemlediği ve adeta bir tabu gibi hiç dillendirilmeyen bu giz perdesini aralamak istiyor.

Kitapta  “Gazeteci kimdir?” sorusuna yanıtlar aranıyor. Türkiye’de yazılı basında çalışan insanların çalışma ortamlarını, habere yaklaşımını, iş ortamında şefleriyle ilişkilerini aile içindeki çekişmeleri,  etik değerleri,  okuyucuyla bağını, değer yargılarını ortaya koymaya çalışılıyor. Türk gazetecisinin batılı meslektaşlarıyla karşılaştırılması ve evrensel değerleri ne kadar yakaladığı konusu irdeleniyor. Sadece yazılı basın çalışanları üzerinde yapılan araştırmada basının sorunları değil,  gazetecilerin sorunları ele alınıyor.

Toplumu aydınlatma misyonuyla yola çıkmış meslek mensuplarının, kendi iç sorunları, özlük sorunları, örgütlenme ve hak arama sorunları söz konusu olduğunda ne kadar güçsüz ve zavallı oldukları. O kadar ki kendi yollarını aydınlatmaktan kendi yollarına bir fener tutamayacak kadar aciz oldukları ortaya konuluyor.  

Günümüzde hala “Gazeteci kimdir?” sorusuna net cevaplar verilemezken kitapta bu tanımlar şöyle yapılıyor;

Gazeteci, “Erişmek istediği kitle için en önemli diye nitelendirdiği bilgileri toplayarak, haber haline getiren ve kişileri bilgi alarak düşünmeye sevk eden meslek mensubu”

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu profesyonel gazeteciyi, “Asli sürekli ve ücretli işe bir veya birkaç basın organında yazı ve resimle katkıda bulunan ve kazancının çoğunu böylece sağlayan kişi” olarak tanımlamıştır.

Hürriyet gazetesi köşe yazarı Emin Çölaşan gazeteciyi, “Haber yazan, yazı yazan, araştıran, resim çeken, karikatür çizen, sayfaları düzenleyen” kişi olarak tanımlıyor.

Katledilen gazeteci Uğur Mumcu, “Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlarına sunan insandır. Gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur. Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan olmalıdır”

Araştırmacı yazar Hıfzı Topuz; “Hükümetler artık basını sansür etmiyor, gazetecileri satın alıyorlar. Sansür, çağını yitirmiş, yetersiz bir yöntemdir” diyor.

İlhan Selçuk’a göre gazeteci; “Gazeteci mabeyn kâtibi değildir. Gazeteci gerektiğinde devletin başının, başbakanın, bakanın canına okur. Adı üstünde, dördüncü kuvvet. İnsanın uyarmak için, kimi meslektaşını yakasından tutup silkeleyeceği geliyor. Kendine gel! Mesleğe gölge düşürme. Kendi kendini küçültme. Sen mabeyn kâtibi değilsin! (Mabeyn Kâtibi, Osmanlı sarayında padişahın özel kalem müdürlüğü işlevini gören kurumda yazı işlerini yürütmekte olan kişilere deniyordu) İktidarın başıyla aranızda üst –ast ilişkisi yok. Gazeteci kanıtları toplar, araştırmasını yapar, olayları aydınlatır, haberleştirir. Gazetecilik para pul için yapılmaz. Damarlarında gazeteci kanı akan kişi başka biçimde yaşayamaz. Sözüm ona büyük sanılan, ya da yüksek koltukta oturan kişilerin yanına sokulup ellerini kavuşturan kişi değildir gazeteci. Doğru haberin ve inandığı fikrin adamı olacağına iktidar sahibinin cüdamı olursa mesleğin ne değeri kalır”

- Münih Gazetecilik Bilim enstitüsü 1924 yılında kurulmuş.  

Belki de Türkiye’de pek ele alınmayan bir konuyu iyi bir araştırma ile işlemiş M.Kemal Öke. Ben bu kitabı yıllar önce, henüz genç bir muhabirken okumuştum. Bu mesleğe gönül veren gençlerin ve hali hazırda bu meslekten hayatını geçiren meslektaşlarımın eski kitapçılardan bulabilirlerse bu güzel araştırmayı okumalarını tavsiye ediyorum.

Deniz GEZGİNCİ
denizgezginci@hotmail.com

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve munihinsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.