5 PARALIK DAVA

Geçtiğimiz gün isminde ANNELER geçen bir grupta yaşanan bir olay ile ilgili bir yazı kaleme aldım.

Haberi duyduğum gün yazıyı yazmamamın nedeni önce araştırıp, belgelere ulaşıp daha sonra olayın mağdurundan teyit etmekti.

Öyle de yaptım.

Yazdıklarımın fazlası vardı, eksiği yoktu.

Mesela bebeğini sıcak tutmak için kıyafet isteyen anneye yöneltilen sorgularda verdikleri terör örgütünün ismini bilerek yazmamıştım.

Mesela birçok güzel işlere imza atan ve gazeteci olarak elimden geldiğince benim de desteklemeye çalıştığım grubun adını zarar görmesin diye yazmamıştım.

Mesela grupta canla başla çalışan, iyilik peşinde koşan iyi niyetli anneleri tenzih ettiğimi özellikle belirtmiştim.

Yazının ardından grubun yöneticisi tarafıma sitem dolu bir mesaj göndermiş, yüzlerce yardım kampanyası yürütmüş bir grubun bu kadar acımasızca harcanması kendilerini çok üzmüş. Dedik ya annelik kutsaldır diye o yazıyı üzerine alınması gerekenler almadıysa, tenzih ettiğim halde üzerine alınan anneler olduysa ve kırıldıysa ben o annelerden özür dilerim.

Ancak…

Grup yöneticisinin o uzun mesajında; “Yardım etmek çok bireysel bir karar ve kimin kime yardım edeceğine de kimse karışamaz. Daha önce olumsuz tecrübeler yaşamış bazı arkadaşlarımız yardımın kime gideceğini sorgulamış olabilir ki bu da en doğal haklarıdır” sözü de beni çok üzdü.

Tabii ki yardım etmek bireysel bir karardır, tabii ki isteyen istediğine yardım eder. Ancak hayatta yaşadığımız olumsuz tecrübeler bize beş yüz kişi içerisinde bebeğine sıcak kıyafet arayan bir anneyi terör örgütü ile bağdaştırıp, sorgulama hakkını vermez. Bu kimsenin en doğal hakkı değildir aksine yasalara göre bu bir suçtur. Grup yöneticisinin bu insanları kınaması ve hatta o gruptan uzaklaştırması gerekirken onlarda böyle bir hakkı görmesi ayrıca düşündürücüdür.

Gelelim yazının başlığına, yani 5 paralık davaya…

Hani o yazıda kalpleri üşümüş kişilerden söz ettim ya,  

Beş yüz kişi içinde bebeğine mama almakta zorlandığını söyleyen anneyi sorgulayan,

İnsanları sorgulama hakkını kendinde bulan, yargılayan, hüküm süren, hakaret eden kalpleri üşümüş kişiler…

İşte o yazıdan sonra aldığım bir mesaj; “Bu yaptığınız ayıptır artık. O insanlar canla başla yardım toplamak için ellerinden geleni yaptılar. Hatta bir kısmı yardımları teslim bile etti. Sırf daha fazla takipçiniz olsun diye oynadığınız bu oyun çok çiğ. Samimiyetinizden şüphe ettirdiniz. İnsanların günahını aldınız. Tanışmasak da saygı duyduğum, insanlara yardımcı olmaya çalıştığını düşündüğüm biriydiniz. Kusura bakmayın da 5 para etmezmişsiniz. Yazıklar olsun”

Bunu yazan hanımefendi hakkımda ne kadar çabuk bir kanıya varmış. Sadece kanıya varmakla kalmamış kendinde hakaret etme hakkını da bulmuş.

Otuz yıllık gazetecilik hayatımda binlerce köşe yazısı yazdım bu yazılarımın hiçbirinde kimseye iftara atmadım, küçük düşürmedim, hakaret etmedim. Yazdığım her satır üzerinde defalarca düşündüm. Ama şahsıma hakaret edilmesine de hiçbir zaman izin vermedim.

İşte o nedenledir ki bu olayı ve bana hakaret eden hanımefendiyi elimdeki belgeler, mağdur olanın ifadeleri, grupta yer alıp bu olaydan rahatsız olan, hatta olay yaşandığında grup yöneticilerini bizzat uyaran annelerin tanıklıkları ile yargıya taşıyacağım.

Artık kimin kaç para ettiğine ya da edeceğine yargı karar verecek.

Deniz Gezginci
denizgezginci@hotmail.com