GLEIS 11 HAKKINDA HER ŞEY
Almanya ve Türkiye arasında yapılan anlaşma üzerine, 1955-1973 yılları arasında birçok Türk misafir işçi Almanya'ya göç etti. Münih Tren Garı'ndaki 11. Peron da misafir işçilerin çoğunun ilk durağı oldu. Bu sebeple o dönemde doğan ve gelişen Anadolu Psikedelik Rock Müziğin eşsiz parçalarını Münih'in yeni grubu Gleis 11, Münih'teki varış peronunun ismini kullanarak dinleyicileri ile buluşturmaya karar verdi. Torunları, yıllar önce kendileri gibi ana vatanlarını bırakıp gelen, tahta bavulları ile Münih Tren Garı 11. Peron’a yanaşan dedelerine selam çakmış oldu.
Deniz Gezginci: Kısaca sizleri tanıyabilir miyim?
Tuncer Demiraslan: 47 yaşındayım ve babamın iş durumu nedeni ile iki yaşından beri Almanya’da ikamet ediyorum. Burada okudum, mesleğimi burada yaptım. Müziğe olan hevesim küçüklükten beri vardı. Daha doğrusu annem ve babam Edip Akbayram, Barış Manço, Cem Karaca müziklerini dinlerken ben de onlardan ilham aldım. Daha sonra heveslenerek darbuka çalmaya başladım. Düğünlerde, orada, burada çalmaya başlarken işleri büyüttük ve şu an buradayım.
İlke Kaplan: Altı senedir Münih’teyim. Burada mühendis olarak çalışıyorum. Almanya’ya gelen yeni dalga jenerasyondanım. Müzikle tanışmam lise yıllarından itibaren başlıyor. Liseden beri zaten bas gitar ve gitar çalıyordum. Şimdilerde ise piyano çalıyorum.
Mert Demiraslan: 21 yaşındayım. Burada doğdum, burada büyüdüm. Burada Soziale Arbeit okuyorum. Gitar çalmaya 2016 yılında başladım. Türk müziklerini bana bu grubun da kurucusu olan babam tanıttı. Benim de hoşuma gitti. Türk müzikleri dinleye dinleye, çala çala öğrendim.
Kıvanç Görgülü: Türkiye’de tıp eğitimi aldım. Burada araştırmacı olarak görev yapıyorum. Benim de müziğe geçmişten gelen bir ilgim vardı. Üniversitede arkadaşlar arasında ya da fakültenin etkinliklerinde şarkı söylerdim. Ancak bir grup çatısı altında söylemek benim de ilk deneyimim olacak.
Andrea Kirschan: Romanya’dan geliyorum. Anadolu rock müziğini çok seviyorum. Bu değerli arkadaşlarla tanışmaktan ve Türk ezgilerini çalmaktan çok mutluyum.
Deniz Gezginci: Gleis11 grubu nasıl bir araya geldi?
Tuncer Demiraslan: Daha önce kurduğumuz bir grup ile Sayko Delik, Anatolian Funk, Jazz, Rock müzikleri yapmaya çalıştık. O grupla maalesef bu tarzı pek tutturamadık. Daha sonra gitarcımız aynı zamanda oğlum Mert sayesinde bu üç pırlanta gibi arkadaşımızla tanıştık. Kıvanç, “Ağabey ben de müzik yapıyorum eğer ilginiz olursa size katılabilir miyim?” diye sordu. “Neden olmasın” cevabını verdim. Solistimiz tamamdı ama şimdi bize bir bas gitarcı lazımdı. Oğlumla ne yapabiliriz diye düşünürken eBay’e bir ilan vermek aklımıza geldi. İki ya da üç gün sürmedi Romanyalı Andrea bizi oradan buldu. Türk müziğini çok sevdiğini ve bize katılmak istediğini söyledi. Klavyecimiz İlke’nin de aramıza katılması ile bu güzel grup ortaya çıkmış oldu.
Andrea Kirschan: Mert’i internette verdiği ilan sayesinde buldum. Barış Manço, Cem Karaca, Erkin Koray gibi isimlerin şarkılarından bana bazı örnekler gönderdi. Bu üç ismin müziklerini çok sevdim ve tutkuyla çalmak istedim. O nedenle bu güzel grup ile bir araya geldim.
Kıvanç Görgülü: Arkadaşlarla tanışıp bir şekilde dokularımız uyunca müzik yolculuğuna birlikte devam etmeye karar verdik. Şu an için çok güzel gidiyor.
Deniz Gezginci: Grubun çok anlamlı bir ismi var. Bu ismi nasıl bulduğunuzu bir de sizden dinleyebilir miyiz?
Tuncer Demiraslan: Birçok isim aklımıza geldi ancak Kıvanç arkadaşımız; “Biz buraya göç etmiş eski neslin torunlarıyız. Onlarla ilgili otantik bir şey olabilir mi?” diye konuşurken o zaman göç eden 1960 – 1970 kuşağın ilk olarak Münih tren istasyonunda 11. Perona yanaştıkları aklımıza geldi. Grubun ismi de Gleis11 olsun dedik. Bu ismin anlamını da İngilizce ve Almanca olarak hazırladığımız bir makalede yazdık. Gleis 11 ismi de çok içimize sindi. Bu isim bir bakıma Almanya’ya gelen torunların, dedelerine olan bir selamı olsun istedik.
Kıvanç Görgülü: Türkiye’de Psikedelik rock müziği yaygınlaşmaya başlamıştı. Erkin Koray, Cem Karaca, Barış Manço gibi sanatçılar da sıkça dinlenmeye başladı. 11. Peron Münih’te olduğu için o dönemi temsil etmesi açısından bu ismin bize çok daha uygun olduğunu düşündük.
İlke Kaplan: Hepimiz farklı kültürlerden, farklı aile yapısından geliyoruz. Bugüne kadar da farklı müzikler yapmış insanlarız. Ama sonuç olarak vardığımız yer, geldiğimiz bu zaman bizi Münih’te buluşturdu. Tekrar köklerimize dönüyoruz ama kendi tarzımızla. Umarız gelenler beğenir.
Deniz Gezginci: Tüm grup üyeleri olarak her biriniz müzik haricinde başka işlerle uğraşıyorsunuz. Bu yoğun tempo içerisinde çalışmalarınızı, provalarınızı nasıl gerçekleştiriyorsunuz.
Tuncer Demiraslan: Bir araya gelebileceğimiz bir yer ve bir gün belirledik. Çarşamba akşamları 19.30’dan sonra buluşup repertuarımızda bulunan şarkıları çalışıyoruz. Ortam neyi götürür, dinleyenler neyi ister gibisinden nabız yokluyoruz.
Kıvanç Görgülü: Bir yandan iş bir yandan müzik yapmaya çalıştığımız için ara sıra stresli oluyor. Ama hepimiz için aynı durum var. Elimizde olan süreyi en iyi şekilde kullanıp bir şeyler ortaya koymaya çalışıyoruz.
Deniz Gezginci: Bugün ilk kez birlikte çalacaksınız. Heyecan var mı?
Tuncer Demiraslan: Ben alışık olduğum için heyecan fazla yok.
Kıvanç Görgülü: Heyecan skalası değişiyor. Herkesin deneyimi var ama ben bir grupla ilk kez sahneye çıkacağım için biraz daha fazla heyecanlıyım.
Deniz Gezginci: Bugün çok özel sanatçıların şarkılarını çalacak ve seslendireceksiniz?
Kıvanç Görgülü: Buraya gelen Türk ve yabancı dostlarımıza o değerli sanatçılarımızı iyi temsil etmemiz, iyi yansıtmamız gerekiyor. Umarım herkesin beğeneceği güzel bir gece olur.
Deniz Gezginci