KLEPTOKRASİ
Ülkemizle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir durumu Thomas Friedman'ın “Lexus ve Zeytin Ağacı” kitabından aynen aktariyorum Münihin Sesi okurlari icin:
Başlıktaki terim Friedman'a ait. Kleptokraside devlet sisteminin-vergi toplama sisteminden gümrüklere, özelleştirmeye ve piyasa mevzuatına kadar-kilit fonksiyonlarından birçoğu ya da hepsi yolsuzluğa o kadar batmıştır ki yasal işlemler normdan çok istisna haline gelmiştir.
Hem göz yumulan, hem de uyulması beklenen norm şudur: Her düzeydeki görevli yurttaşlardan, yatırımcılardan ve devletin kendisinden olabildiğince para koparmak için mevkiini kullanır; yurttaşlar ve yatırımcılar da karar veya hizmet elde etmenin tek yolunun birilerinin rüşvet vermek olduğu varsayımıyla hareket eder.
Kleptokrasinin derecesi devletten devlete değişir. Bir uçta tam olgunlaşmış kleptokrasiler vardır-devletin hırsızlık etrafında örgütlendiği; Nijerya gibi. Diğer uçta yolsuzluğun yaygın olduğu, hoş görüldüğü ve beklendiği, ama birtakım yasal ve demokratik normların da bunlara eşlik ettiği tomurcuk kleptokrasiler vardır; Hindistan gibi. Olgun kleptokrasiler ile tomurcuk kleptokrasiler arasındaki farkı ortaya koymak için bir fıkra:
Asyalı ve Afrikalı iki bayındırlık bakanı karşılıklı ziyaretlerde bulunurlar. Önce Afrikalı bakan Asyalı bakanı ülkesinde ziyaret eder; akşam olduğunda Asyalı bakan Afrikalıyı evine yemeğe götürür. Asyalı bakan saray gibi bir malikânede yaşamaktadır. Bunu gören Afrikalı bakan meslektaşına sorar: “Vay canına, böyle bir evi maaşınla nasıl karşılayabiliyorsun?” Asyalı bakan Afrikalıyı denize bakan büyük bir pencerenin yanına götürür ve eliyle uzaktaki bir köprüyü gösterir. “Şuradaki köprüyü görüyor musun?” diye sorar. “Evet, görüyorum.” der Afrikalı. Bunun üzerine Asyalı parmağıyla kendisini işaret ederek fısıldar: “Yüzde 10!” Yani köprü maliyetinin yüzde 10'u bakanın cebine girmiştir. Bir sene sonra bu kez Asyalı bakan Afrikalının ülkesine ziyarete gider ve meslektaşının daha da görkemli bir evde yaşamakta olduğunu görür. “Vay canına, böyle bir evi maaşınla nasıl karşılayabiliyorsun?” diye sorar Afrikalıya. Afrikalı bakan Asyalıyı oturma odasındaki deniz manzaralı pencerenin yanına götürür ve eliyle ufku işaret eder. “Şuradaki köprüyü görüyor musun?” diye sorar. “Hayır, orada köprü falan yok.” diye cevap verir Asyalı. “Haklısın.” der Afrikalı bakan ve işaret parmağını kendisine doğrultarak “Yüzde 100!” diye ekler. (Nedim Hazar 30.11.2015)
Sizce böyle bir hikayenin ülkemizle alakasi var midir?
Hüseyin Oluc- Gazeteci-Ekonomist
gazeteciyim20@gmail.com