MANDIRA FİLOZOFU ÖLDÜ MÜ ?
Deniz Gezginci: Müfit Can Saçıntı öldü mü? Öldüyse neden öldü?
Müfit Can Saçıntı: Zaman zaman herkes gibi ben de benimle ilgili ne aranıyor diye arama motorlarını kontrol ediyorum. Benimle ilgili bugüne kadar en çok aranan “Müfit Can Saçıntı öldü mü? değil Müfit Can Saçıntı ne zaman öldü? olmuş. İnsanlar öldüğümden eminler de ne zaman öldü, kaç yaşında öldü, neden öldü en çok aranan şeyler arasında. Ölmedim. Buradan herkese selamlarımı iletiyorum.
Deniz Gezginci: Hocam öncelikle oyununuzun adı “İtiraz Ediyorum” Siz neye itiraz ediyorsunuz?
Müfit Can Saçıntı: Bana kalsa ben sadece Türkiye’de değil dünyada her şeye itiraz ediyorum. Başta kendime de itiraz ediyorum. Neyse ki son zamanlarda bu itirazlarım Türkiye’de konuşulmaya başladı. 5-6 yıl önce bazı ustalarımız hariç en azından sahneden kimse itiraz etmiyordu. Her şeye itiraz ediyorum ancak sahnede bazılarını, ayıkladıklarımı dile getiriyorum. İtiraz Ediyorum oyununu altı yıldan beri oynuyorum. Hem Türkiye’de hem de Avrupa’nın çeşitli illerinde oynadık. Avrupa’da gösterilerin sayısı yüzü geçtikten sonra saymayı bıraktık. Avrupa’da biraz daha fazla itiraz edebiliyoruz.
Deniz Gezginci: Türkiye’ye Almanya’dan baktığınız zaman nasıl bir ülke görüyorsunuz?
Müfit Can Saçıntı: Sen burada bu soruyu soruyorsun gel aynı soruyu Türkiye’de sor bakalım. Burada sormak kolay. Ben Türkiye’ye gideceğim sen burada kalacaksın. (Gülüşmeler…)
Deniz Gezginci: Türkiye’de siyaset yaptığınız gerekçesi ile oyunlarınız engellendiği de oldu. Sanatçı siyaset yapmalı mı? Ya da siyasetin neresinde olmalı?
Müfit Can Saçıntı: Bu soru iki parçalı bir soru. Önce ilkine cevap vermek istiyorum. Ben bir şeyler yapıyorum da X partinin belediye başkanları tamamen beni yasaklıyor gibi bir şey yok ortada. Türkiye’de bir yerinden korkan belediye başkanları var, bir yerinden korkmayan belediye başkanları var. Bir yerinden korkanlar beni engelleyebiliyor. Ama hangi partiden olursa olsun kendine güvenen başkanlarla böyle bir sorun yaşamıyorum. Biraz hukuk eğitimi de aldığım için ben itiraz ediyorum ama yasal çerçevede ediyorum. Dünya görüşüm ve karakterim gereği ben kimseye, o partiye, bu partiye küfür de etmem hakaret de etmem zaten. Bu benim dünya görüşüm. Benim Ahmet ile Mehmet ile şunla bunla sorunum yok. Ben kendi dünya görüşümü sergilemeye çalışıyorum. Ama bundan bile rahatsız olanlar oluyor. Dediğim gibi benimle ilgili değil korkuları herhangi bir bölgeleri ile ilgili. Yoksa benim alnım açık. Bağırım pak. İtiraz ediyorsam yasal çerçevede itiraz ediyorum. O yüzden de başıma şu güne kadar yasal engelleme ya da başka bir şey gelmedi. O onların sorunu.
Sorunuzun ikinci bölümüne gelirsek Sanatçı siyasetin neresinde durmalı? Bu konuda da kavram kargaşası yaşandığını düşünüyorum. Önce siyaset nedir, dünya görüşü nedir, ideoloji nedir burada anlaşmamız lazım. Benim kendi adıma güncel siyaset ile bir alakam yok. Güncel siyaset nedir x partidir, y partidir, Ahmet’tir, Mehmet’tir -siyasi parti liderlerinin ismini söylememeye çalışıyorum. (Gülüşmeler…) – hiçbirinin önemi yok. Bu kıvırma da değil. Ben açık açık anti kapitalist olduğumu söylüyorum. Sadece Türkiye’de değil bütün dünyada kapitalizmin miadını doldurduğunu ve öldüğünü hatta ölmekle de kalmayıp kokmaya başladığını düşünüyorum. Bu koku da beni çok rahatsız ediyor. Sadece Türkiye’de değil bütün dünyada kapitalizm öldü. Bunu sadece halktan gizliyorlar. Eski tarihlerde kralın öldüğünü askerlerden ve halktan gizlerlermiş moralleri bozulmasınlar diye. Kapitalizm öldü, kokmaya başladı ne olur bunu gömelim. Benim derdim bu. O yüzden korkmuyorum, tırsmıyorum.
Bana neden güncel siyasete bulaşmıyorsun diyorlar. Hepsi geçici, hepsi fani. Ben daha büyük bir siyaset yapıyorum. Diyorum ki kapitalizm öldü, gömelim. Hep beraber gömelim. Oyunumda da seyircime de itiraf ediyorum ancak benim itirazlarım sinek vızıltısı. Soru o sineği üreten bataklığın adı ne? O bataklığın adı da kapitalizm. Sadece Türkiye’de değil bütün dünyada. Benim derdim kapitalizm ile. Bunu çok dert etmeyi de düşünmüyorum. Çünkü ölünün arkasından konuşulmaz. Bence kapitalizm öldü.
Deniz Gezginci: Siz de Müfit Can Saçıntı olarak Mandıra Filozofu gibi kapitalist düzene karşı mısınız diye soracaktım cevabımı aldım. Sizce Mandıra Filozofu üzerinize yapışan bir rol mü oldu? Eğer öyleyse bu durumdan rahatsızlık duyuyor musunuz?
Müfit Can Saçıntı: Öyle diyenler var. Rolünden çok etkilenmiş diyorlar. Hayır rolüm benden etkilendi. Çünkü Çocuklar Duyması dizisinin üç yazarından biri bendim ve Mandıra Filozofu o diziden çıktı. Yani o karakteri oynadığımda ben yazıyordum. En azından Çocuklar Duymasın’ı üç kişi dönüşümlü yazıyorduk. Benim sahnelerimin çoğunu da ben yazdım. Dolayısıyla ben rolümden etkilenmedim rolüm benden etkilendi. Benim bir oyunculuk iddiam yok. Ben her şeyi oynarım demiyorum. Birincisi yetenek olarak oynayamam, ikincisi her şeyi oynamam. Ben profesyonel bir oyuncu değilim. Ben sadece kendi inandığımı oynarım. Büyük konuşmayayım. Dünyanın bin türlü hali var. Eskiler şöyle demiş; “Dağ başına kış, yiğit başına iş gelir” Yarın inanmadığım şeyleri de oynamak zorunda kalabilirim ama gücüm olduğu sürece ben inanmadığım hiçbir şeyi oynamak istemiyorum çünkü ben profesyonel bir oyuncu değilim. Bugün seyircilerimiz sayesinde kendi inandığım oyunlarımı canlı izliyorlar. Bu oyunlarla iyi kötü ekmeğimi kazanıyorum. Onların sayesinde geçimimi sağladığım için bana inanmadığım bir filim teklifi, dizi teklifi geldiğinde de ben buna inanmıyorum bu benim dünya görüşüme uygun değil diye reddede biliyorum. O da ister Avrupa’da ister Türkiye’de olsun seyircilerimiz sayesinde oluyor. Buradan onlara çok teşekkür ediyorum. Onların sayesinde dik durabiliyorum. Onların sayesinde inanmadığım şeyleri elimin tersi ile itebiliyorum.
Deniz Gezginci: Mandıra Filozofu filminin devamı gelecek mi?
Müfit Can Saçıntı: Gelmeyecek. Önce duygusal sebepleri var. İlki Rasim Öztekin ağabeyimiz vefat etti. İkincisi o filmi çektiğimiz yerler yandı bitti kül oldu. Rasim abi yok, oranın herkesi kendine hayran bırakan manzarası yanmış bitmiş kül olmuş. Çeksek bile o Mandıra Filozofu olmaz. O tadı bulamayız. Ama bizim çizgimiz belli. Ben Levent Kırca’nın öğrencisiyim. Nasreddin hocalar, orta oyunumuz, Karagözümüz, İsmail Dümbüllü’müz. Bir çizgi var. Bizim o çizgimizde yamuk olmaz. O çizgiyi sürdüren filmler yapmak istiyoruz. Bazen onun adı “Mandıra Filozofu” olur, bazen “Yaşamak Güzel Şey” olur. Bazen “Babamın Ceketi” olur. Karakterin adı değişir ama bizim çizgimiz değişmez. Bizim çizgimizde yamuk olmaz. Biz hep haktan yana, halktan yana doğru bir çizgide ilerlemek istiyoruz. Bunu da çok kibirli olarak söylemek istemiyorum, korka korka söylüyorum. Yaşadığımız kapitalist düzenin hali ortada. Bizim çizgimizi de yamultmaya kalkabilir. Direnmeyi becerebildiğimiz kadar direnmek istiyoruz.
Deniz Gezginci: Bugün sizi burada görmekten son derece mutluyuz. Almanya’da olmak, Münih’te olmak nasıl bir duygu?
Müfit Can Saçıntı: Münih’e çok geldik, çok daha fazla gelmek istiyorum. Buradaki seyirciye bayılıyorum. Çok samimiler. Kırk yıllık arkadaşlarımla görüşmüş gibi hissediyorum. Burada kendimi biraz daha rahat hissediyorum. Çokta rahat davranmıyorum çünkü Türkiye’ye döneceğim aklıma geliyor. (Gülüşmeler…) İnşallah hep gelirim. Buradaki canlarımız çok ayrı. Vatan hasreti mi etkili oluyor bilmiyorum ama buradaki ekibimiz çok sıcak ilgi gösteriyorlar. Onların karşısında kendimi mahcup hissediyorum. Ben bir şey yapamıyormuşum gibi geliyor. Size de verdiğiniz destekten ötürü çok teşekkür ediyorum.