NEHIR HECHT : ALMANYA'NIN İLK TÜRK RESTORANLARINDAN BİRİNİN HİKAYESİ
Gurbetçiler arasında slogan haline gelen “Hadi Nehir’ e pideye gidelim” cümlesindeki Nehir Hecht aile restoranının nesilden nesle geçmiş başarı hikayesi. Müşterilerine Türk misafirperverliğini ve geleneksel mutfağını en iyi şekilde sunmak Nehir ailesinin genlerinde bulunuyor. Nehir ailesi bu gelenekleri 1969 yılından beri Almanya'nın Augsburg şehrinde sürdürebilmenin gururunu yaşıyor.
Ahmet Kaya’dan Ferdi Tayfur’a yolu gurbete düşen, vatan hasreti çekenlerin işkembesini içmeden, pidesini, dönerini yemeden gitmediği, vatan özlemini giderdiği hikayesi olan bir yer burası. Gelin Nehir Hecht Restoran’ının hikayesini 1976 yılından beri işin içinde olan Güldane Küçükkaya’dan dinleyelim.
(Ahmet Kaya, Nehir Hecht bahçesinde...)
Deniz Gezginci: Güldane Hanım sizi kısaca tanıyabilir miyim?
Güldane Küçükkaya: Almanya’ya 1976 yılında Kayseri Develi’den geldim. Bizim pidemiz de Develi pidesidir. Geldiğimde 10 yaşındaydım ve restoranı amcam Ümmet Nehir işletiyordu. Gelir gelmez kendimi mutfakta buldum. O günden beri de bu işin içindeyim.
Deniz Gezginci: Nehir Hecht Restoran’ın hikayesinden bahsedebilir misiniz?
Güldane Küçükkaya: Nehir Hecht Restoran’ın hikayesi amcam Ümmet Nehir ile başladı. Amcam Almanya’ya İşçi olarak geldi. İlk geldiğinde benzin istasyonunda çalışıyordu. Hafta sonları da Hecht’te çalışıyormuş. Orada birkaç sene çalışınca Almancası ilerlemiş. Yeni gelen ilk jenerasyona yardım etmeye başlamış. Tabii o zamanlar Türkiye ile iletişim bugünkü gibi değil. Ya telefon ya mektup ya da kim kime gidiyorsa haber veriyor. Amcamın orası Türklerin buluşma yeri gibi olmuş.
Deniz Gezginci: Hecht nasıl Nehir oluyor?
Güldane Küçükkaya: O zamanlar Hecht’in Alman sahibi yaşlanınca emekliye ayrılmış. Amcama da “Ümmet bak senin sayende buraya hep Türkler geliyor al burayı sen işlet” demiş. Amcam da 1969 yılında Hecht’in işletmesini almış ama misafir işçi olarak geldiği için gewerbe (Almanya’da bir işletme açmak için gerekli izin belgesi) alamamış. Çünkü ilk gelen kişilerin öyle bir hakları yokmuş o zamanlar. Amcam işletme izni almak için müracaat ettiğinde 1500 adet imza toplamak zorunda kalıyor. İmzalar Türkler arasında toplanınca da amcama işletme açma belgesini veriyorlar. Amcam o zaman restoranı alıyor ama tek şartla. Hecht ismi kalmak zorunda. Amcamın soyadı Nehir olduğu için restoranın adı o gün bugündür Nehir Hecht olarak kalıyor.
Deniz Gezginci: Nehir Hecht Restoranı nasıl bu kadar ünleniyor? Amcanızın aşçılık ile ilgili bir meziyeti var mıydı?
Güldane Küçükkaya: Restoran açıldığında sadece pide yapılıyordu. Pideyi de amcam değil o zamanlar Türkiye’den işçi olarak Almanya’ya gelen pide ustası Ahmet Özkara yapıyordu. Restoran’ın yeri de eski bir binaydı o zamanlar. Bodrum katında, aşağıya inilen bir yer. İlk etapta orada genelde erkekler bilardo oynuyor, para makinelerinde oturuyorlardı. Amcam da onlara pide çıkarmaya başlayınca oraya takılan erkekler eşlerini, sevgililerini sırf pide yesinler diye getirince Nehir Hecht’in ismi kulaktan kulağa yayılmaya başlıyor.
Deniz Gezginci: Pide ile başlayan ün daha sonra nasıl yayıldı?
Güldane Küçükkaya: Amcamlar orada bir iki sene pide yaparak idare etti. Daha sonra işkembe çorbası çıkarmaya başladılar. Asıl mesleği olmamasına rağmen amcamın elinden gelir böyle şeyler. Daha sonra Augsburg’a 1970 senesinde ilk olarak döneri getiriyor amcam. Dönerin de takma boruları burada yok diye Amerika’dan sipariş ediyor. Augsburg ve çevresine 1970-71 senesinde. İlk pideyi ve döneri amcam getirmiş oluyor.
Deniz Gezginci: Sizin işin içine dahil olmanız nasıl oluyor?
Güldane Küçükkaya: Ben Almanya’ya 1975 yılında geldiğimde 10 yaşındaydım. Ailemiz kalabalık olduğu için 10 yaşında da olsak bizi çalıştırırlardı. Mutfağa git bulaşık yıka, bulaşıkları kurula derken hafta sonları hep aşağıya çağırır çalıştırırlardı.
Deniz Gezginci: Pide, çorba ve döner derken işler büyümeye mi başladı?
Güldane Küçükkaya: Aynen öyle oldu. Ümmet amcam pide, çorba, döner derken iş Türk restoranına doğru dönmeye başladı. Annem 1975 senesinde Almanya’ya geldiğinde direk restoranda iş başı yaptı. Annem hep mutfaktaydı. İşler büyüyünce ailece amcama yardımcı olmaya başladık. Babam belediyede çalışmasına rağmen hafta sonları da aşağıda amcamın yanında çalışırdı. Böylece aile restoranı olmaya başladık.
Deniz Gezginci: İşler büyüyünce Augsburg ve çevresinde ününüz de arttı?
Güldane Küçükkaya: Evet. Pide, çorba, döner. Başka da çeşidimiz yoktu. Üç çeşit çıkarıyor olmamıza rağmen Dachau’dan, Würzburg’tan, Ulm’den… Almanya’nın çeşitli yerlerinden sırf pidemizi, dönerimizi yemeğe, çorbamızı içmeye insanlar geliyordu. Kapıda kuyruklar oluşurdu. O zamanlar öyle randevu sistemi falan da yoktu. Bir saat sıra bekleyenler olurdu yer bulup oturalım, bir tas çorba içelim diye.
Deniz Gezginci: Nehir Hecht nesilden nesle nasıl geçti?
Güldane Küçükkaya: Ümmet amcamlar 1986 yılında çoluk çocuk Türkiye’ye temelli olarak geri döndüler. Amcam artık yaşlanmıştı ve döndüğünde 75 yaşındaydı. Amcam restoranı kapatmak istemeyince babam ve anneme devretti. Biz zaten hafta sonları devamlı mutfakta çalıştığımız için artık işi öğrenmiştik. Ailece cümbür cemaat çalışmaya devam ettik. Annem ve babam 2000 senesine kadar yani Türkiye’ye kesin dönüş yapma kararı alana kadar restoranı işlettikten sonra erkek kardeşim Tahsin Nehir’e devretti. Kardeşim de işi biliyordu. İşin içinde büyümüştü. Okuldan sonra burada çalışırdı. Kardeşim de pandemi dönemine kadar işlettikten sonra mekânı oğlum Nehir Küçükkaya’ya devretti. Nehir’de kendi işini yapmak isteyince mekânın şimdiki işletmecisi üç senedir diğer oğlum Nazım Küçükkaya oldu.
Deniz Gezginci: Peki sizce başarınızın sırrı neydi?
Güldane Küçükkaya: Hem işimizi çok iyi yapıyorduk hem de kullandığımız malzemeleri çok kaliteli seçiyorduk. Hala da öyle yapıyoruz. Bir de ilk oluşumuz etkiliydi. Almanya’da 1980’den sonra tek tük bizim gibi Türk restoranları çoğalmaya başladı. O zamana kadar biz zaten duyulmuş, biliniyorduk. Müşterilerimiz genellikle başka yere gitmezler bize gelirlerdi. Bir de bizim standartlarımız vardı. O günkü dönerimizin, pidemizin, çorbamızın tadı nasılsa şimdi de aynı.
Deniz Gezginci: Müşterilerinizin hepsi Türk müydü?
Güldane Küçükkaya: Aksine çok fazla Alman müşterimiz vardı. Şu anda bile müşterilerimizin yüzde yetmişi Alman. Hala çok eski Alman müşterilerimiz var. Beni çocukken buraya annem getirirdi diyen müşterilerimiz şimdi torunlarını getiriyor.
Deniz Gezginci: Böylesine güzel, nesilden nesle geçmiş bir başarı hikayesi. Son olarak geçmişle bugünü kıyasladığınızda neler hissediyorsunuz?
Güldane Küçükkaya: Nehir Hecht aile restoranımızı birinci ve ikinci jenerasyon çok iyi biliyor ama üçüncü jenerasyonda biraz unutulmuşuz. İlk yerimizden de taşınmak zorunda kaldık. Ev sahibimiz ölünce ve mirasçısı da olmayınca dükkanımız devlete kaldı. Orayı şimdi eve çevirdiler. Binada çok eskiydi. Biz de yeni yerimize taşındık.12 senedir de buradayız. Hala çoğu müşterimiz eski yerimize gidiyor ve bizi orada bulamayınca Nehir Hecht kapandı zannediyorlar. Kapanmadık. Herkesi yeni yerimize bekliyoruz. Unutulmak istemiyoruz. Bu hikâye nesilde nesle devam etsin istiyoruz.