NEZAKET ERDEN: GERÇEK BAĞLAR KURAMADIĞIMIZ İÇİN ŞİDDET OLAYLARI ARTIYOR

Ödüllü oyuncu Nezaket Erden, Dirmit ‘in hikayesini seçmesinden, oyunun ülke sınırlarını aşmasına, oyunu Almanca üst yazı ile oynayacak olmanın heyecanından, Volkstheater’ın broşüründe oyunun afişini gördüğündeki duygularına ve Türkiye’de artan şiddet olaylarına kadar düşüncelerini oyun öncesinde Deniz Gezginci’ye anlattı.

Deniz Gezginci: Nezaket Hanım söyleşiye öncelikle klasik sorumla başlayayım. Münih’te olmak nasıl bir duygu?

Nezaket Erden: Münih’e ilk geldiğim için burası merak ettiğim bir yerdi. İçimde hem yeni bir yer görmenin heyecanı hem de burada ilk kez oynayacak olmanın heyecanı var. Anlayacağınız çok keyifli ve heyecanlıyım.

Deniz Gezginci: Unutulmaz bir edebiyat eserini sahneye uyarlamak ve romandan bir karakteri oynamak zor mu?

Nezaket Erden: “Sevgili Arsız Ölüm” İnsanların çok sevdiği, Türkiye’de çok okunan kült bir roman. Bu kadar iyi bilinen bir romanı sahneye uyarlamak psikolojik olarak kolay bir şey değil. Bizim sürecimizde kitabın yazarı Latife Tekin’den izin almak zorlayıcı olmuştu. Latife Hanım bu eseri roman olarak yazdığını ve roman olarak kalmasını istediğini belirtmişti. Biz de romanı çok sevdiğimiz ve onu sahneye taşımak için arzulu olduğumuz için fazla ısrarcı olduk. Sonra oyun olarak oynamaya başladık. İyi ki de ısrarcı olmuşuz. Bu hikâyeyi farklı farklı yerlerde oynamak, romanı okuma imkânı olmayanlara da ulaştırmak bizi çok mutlu ediyor.

Deniz Gezginci: Romanda birçok başka karakter varken özellikle Dirmit’i seçme nedeniniz neydi?

Nezaket Erden: Romanı okuduğumda aslında birçok karakterle bağ kurmuştum. Her bir karakter, hakkında oyun yapmaya değer karakterler. Latife hanım romanda hepsini aynı özenle, detayla ve aynı yoğunlukta yazmış. Ben Dirmit ile aramda daha çok bağ kurabildim. Dirmit ’in gözünden bu hikâyeyi anlatmak beni heyecanlandırdığı için Dirmit’i tercih ettim.

Deniz Gezginci: Dirmit’i Türkiye’de neredeyse her yerde oynadınız. Şimdi de yurtdışındasınız. Oyunun yurtdışındaki karşılığı nedir?

Nezaket Erden: Belirttiğiniz gibi daha önce başka şehirlerde de oynama fırsatı bulduğum için bunu gözlemleme şansı elde ettik. Aslında ne kadar oyunun içinde yerel kodlar olsa da Türkiye’de yazılmış bir roman olduğu için ve Türkiye’de büyüyüp yetişen, köyden kente göç eden bir aileyi anlattığı için elbette oyunun içinde yerel kodlar var. Bu konuların hepsi romanı nasıl evrensel bir roman yapmayı başarabildiyse oyunda evrensel olmayı başarabiliyor. Bunu gözlemledim. Konu temelinde baskılara karşı mücadele eden bir büyüme hikayesini anlatıyor. Göç kavramı da bir büyüme hikayesi de baskılar da tüm dünyada karşılığı olan ve bütün insanların kalbinde hissettiği temalar. Hangi ülkede olursa olsun tüm insanların şiddeti ve şiddetin boyutu değişse karşılaştığı duygular. O yüzden oyun evrensel olmayı başarabiliyor diye görüyorum. Elbette oyunun mizahi bir dili var. O topraklardan çıkan bir dil olduğu için Türkiye’de belki o mizahi dil daha fazla anlaşılıyor. Yurtdışında da insanların hissettiklerini duyduğumuzda o karşılığı bulduğunu görebiliyoruz. Bugün Alman seyircilerimiz de var. Onların yorumlarını duymak için de heyecanlıyım.

Deniz Gezginci: Türkiye’de de dünyada da şiddet olayları, özellikle kadına şiddet her geçen gün artıyor. Sizce bu artışın nedeni nedir? Siz neden şiddetle ilgili oyunlar sahnelemek zorunda kalıyorsunuz?

Nezahat Erden: Dünyada şiddetin bu kadar çok artmasının benim burada uzun uzun anlatamayacağım kadar birçok nedeni var. İnsanların gerçek bağlar kurmaktan vazgeçtiği için şiddetin bu noktaya geldiğini düşünüyorum. Birbirimizi anladığımız anlar giderek azalıyor. Bir başkasına zarar vermek çok kolaylaşır hale geldi. O gerçek bağlar kurulamadığı zaman hangi noktada birbirimizden uzaklaştık, niye uzaklaşıyoruz bunların bir sürü sebebi var. Türkiye’de de her gün yenisini duyduğumuz haberlerle karşı karşıya kalıyoruz. Artık o haberlerde maalesef normalleştirdiğimiz bir hale geldi. O kadar normalleşti ki her gün nasıl yani bu da mı oldu? Daha ne olabilir? dediğimiz, aklımızın, hayalimizin almadığı şiddet olaylarına maruz kalıyoruz. Sanıyorum insanlar bir noktadan sonra da normalleştiriyor. Birini öldürmek bile ne yazık ki neredeyse oturup yemek yemek gibi bir hale geldi. Maalesef bizim ülkemizde yasaların düzgün biçimde uygulanmaması özellikle kadına karşı şiddetin bu kadar yaygınlaşmasının altında da bir İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması gibi maalesef çok fazla şey var. Bunlar üzerine konuşmanın, bunlar üzerine düşünmenin tüm baskılara ve şiddete karşı söylemler, oyunlar, filmler üretmenin de çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Ancak o zaman gerçek bağlar kurabileceğimizi düşünüyorum. Bununla mücadele etmeye çalışan birçok şiddet mağduru insan var. Onlarla ortaklaşmakta, o sesin büyümesi de mücadeleyi büyütür diye düşünüyorum.

Deniz Gezginci: Son olarak Almanya’nın Münih şehrinde Volkstheater’ın broşüründe oyununuzun afişini görmek nasıl bir duyguydu?

Nezaket Erden: Organizatörlerimiz Sanem ve Erkan sürpriz var diyerek broşürü gösterdiklerinde eşim Emre de (oyunun yönetmeni Hakan Emre Ünal) ben de çok duygulandık ve çok mutlu olduk. Tabii burada oynamak ve burada olmak çok güzel ama o tiyatronun diğer oyunlarının, o ayki seçkinin arasında yer almak benim için çok anlamlı. Kimlerin eline geçmiştir, kimler bakmıştır onu merak ettim. Bugün oyunu izleyecek olanlar arasında Türkiye’den insanların olması bizim için çok anlamlı, aynı zamanda oyun sırasında Almanca olarak  alt yazı da olacak böylelikle daha geniş bir kitleye hitap edeceğiz . O nedenle şimdiden çok heyecanlıyım. Tüm bunlar bana çok güzel hissettiriyor.