SUYA SABUNA DOKUNMALI MI ?
Geçtiğimiz hafta ki yazımda “Bu bölünmüşlük niye?” diye sormuştum ve Münih’te yaşayan Türkler arasında ki bölünmüşlüğe dikkat çekmeye çalışmıştım.
Münih’te geçirdiğim beş aylık süre içerisinde ki gözlemlerimi bu köşeden aktırmış ve “isterseniz bana kızın, isterseniz dışarıdan böyle görünüyormuş meğer diyerek bana hak verin. Yanlış izlenimim var ise de lütfen bunu bir şekilde bana iletin” diye de eklemiştim.
Yazımın ardından bir çok geri dönüş aldım. Öncelikle vakit ayırıp düşüncelerini benimle paylaşan herkese teşekkür ederim.
Bu mesajlardan bir tanesi vardı ki okuyucumun tespitleri kadar geldiği son nokta dikkatimi çekti. O mesajın bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Yazınızı biraz önce okudum isyanınızı iyi anladım. Bende ilk geldiğimde aynı şeyleri duydum, yaşadım. Eminim zorunuza gidiyordur. Emin olun alışacaksınız. Burada sivri sayılacak tabaka hep aynı kişiler. Zaten dernek başkanları dediğiniz gibi gazeteciler ve iş adamları. En çok göreceğiniz şey arkadan konuşma. Hepsi fazla üye ve güç peşinde. Kimi de reklam peşinde. Bence acınacak bir haldeyiz. Ahkam kesen o kadar çok ki bilemezsiniz. Dernekler üye aidatları ile yemekler, davetler verirler. Katılanlar kim? Diğer dernek başkanları ve iş adamları. Hepsi sırayla yapar bunu. Menfaat Türklüğün ve milliyetçiliğin çok önünde. Ha ben bu düzen değişsin diye ne mi yapıyorum? Hiçbir şey… Sadece ekmeğimin derdindeyim ve mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorum”
Okuyucumun gözlemleri ne kadar doğru ya da ne kadar yanlış şuan için bilmiyorum. Yazılarımda her zaman belirtiyorum ben burada henüz çok yeniyim ve gözlem aşamasındayım. O nedenle bu konularda yorum yapmak için şimdilik beklemeyi tercih ediyorum. Kafamda belli şeyler oturdukça konu hakkında ki düşüncelerimi buradan sizlerle paylaşacağım.
Ancak okuyucumun şu cümlesi var ki maalesef bu düşünce beni çok üzüyor. “Ha ben bu düzen değişsin diye ne mi yapıyorum? Hiçbir şey… Sadece ekmeğimin derdindeyim ve mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorum”
Maalesef Türk toplumunda son yıllarda insanları getirmek istedikleri nokta bu işte. “Sorgulamayan” - “suya sabuna dokunmayan” bir toplum yaratmak. Sanıyorum bunda da başarılı oluyorlar.
Peki ne yapmamız gerekiyor? Doğru olan hangisi ? İsyanlarımız karşısında pes edip köşemize çekilmek mi yoksa yanlışlar karşısında sesimizi yükseltmek mi ?
Bu soruyla ilgili de düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız önümüzdeki hafta yine bu sayfadan konuyu işlemeye devam edelim.
Tatilini geçirmek için ana vatana giden tüm gurbetçilere kazasız, belasız, olaysız günler diliyorum. Hayırlısıyla gidin, hayırlısıyla gelin.
Deniz GEZGİNCİ
deniz@munihinsesi.com
Twitter: @denizgezginci
* Münihin Sesi.com sitesinde yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur...