UĞUR MUMCUYA OĞLU İLE ANMA
Münih DGB Haus’ta gerçekleştirilen toplantıya ilgi fazla oldu. Açılış konuşmasını HDF Başkanı Necip Şahin gerçekleştirdi. Necip Şahin yaptığı konuşmada toplantılarının amacının halkı aydınlatma yolunda öldürülmüş, susturulmuş gazetecileri, yazarları, düşünen beyinleri uğradıkları haksızlıklarda yalnız bırakmamak olduğunu belirtti.
HDF Gençlik Kolları adına Görkem Şahin ve Fatma Uçar yaptıkları konuşmalar ile Türkiye’de ki basın özgürlüğüne değindi. Açılış konuşmalarının ardından mikrofon gecenin konuğu Akademisyen Yazar Dr. Özgür Mumcu’nun oldu.
Babası Uğur Mumcu’nun Kaplan Cemaati üzerine yaptığı araştırmalar ve HDF toplantıları için sıklıkla Almanya’ya geldiğini belirten Özgür Mumcu, HDF çatısı altında olmaktan mutlu olduğunu belirtti. Altı sene kadar yurtdışında yaşadığını ve Türkiye’yi dışarıdan gözlemlemek için bunun çok büyük bir fırsat olduğuna değinen Mumcu, yurtdışında yaşamanın kendisini olgunlaştırdığını ve Türkiye’de ki olayları daha iyi analiz ettiğini belirtti.
Aynı zamanda Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı olan Özgür Mumcu, Suriye ve Medya üzerine düşüncelerini paylaştı. Suriye meselesinde hükümetin tutumunu eleştiren Özgür Mumcu; “Restorasyondan yüz yıllık parantezin kapatılmasından bahsediyorlar. Bunu aslında o zamanlar da söylüyorlardı ama başka şekilde söylüyorlardı. Suriye ile o zamanlar aramız iyiydi, vizeler kalkmıştı. Halep neyse İstanbul orasıdır gibi büyük büyük laflar ediyorlardı. Recep Tayyip Erdoğan; ben bir toplantıya gittiğim zaman Arap devletlerinin temsilcileri ve batılı devletlerin temsilcileri beni yanlarında görmek istiyor diyor, işte biz böyle bir ülkeyiz diye anlatıyordu. Asıl amacının Osmanlıcı ve İslamcı bir yayılma politikası olduğunu bunun da temelinde siyasal İslamcılık hareketi olduğunu o zamanlar da ifade etmişti ama ciddiye alınmamıştı. Arap baharı nedeni ile oyunları çok çabuk ortaya çıktı. At izinin it izine karıştığı bir coğrafyada siz cihatçı örgütlere bir yardımda bulunursanız o yardımın kime geçeceği belli olmaz.
Can Dündar’ın tutuklanması
Konuşmasında Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın tutuklanmasına da değinen Özgür Mumcu; “Durdurulan tırlarla ilgili haberi Can Dündar yaptı ama tırları Can Dündar basmadı. Can Dündar sadece olan fotoğraf ve videoyu ortaya koydu ve böyle bir şey oldu dedi. Bu bir gazetecinin ilk görevidir. Tırları devletin Mit’i götürüyordu, yine devletin jandarması durdurdu. Can Dündar bu işin neresinde ? Hiçbir yerinde. Jandarmanın tırları durdurduğunu herkes biliyor ve bunun fotoğrafları herkeste var. Yani bu da bir sır değil. Gazete sadece bunu yayınladı. Haberi yapan jandarma ve mit. Yayınlayan Can Dündar. Yargılanacak birisi varsa ya Mit yargılanacak ya da jandarma yargılanacak. Günün birinde bu ikisi de yargılanacak. Bu yardımların Bayırbucak Türkmenlerine gittiği söylendi. Ama daha sonra bunun böyle olmadığını yine Bayırbucak Türkmenleri bize söyledi. Şu anda Can Dündar ile Erdem Gül’ün içeride olma sebebi devletin resmi kaynaklarından gelen bilgileri yayınlamış olmaları. Bir gazetecinin görevi kamu oyunu aydınlatmak değil midir zaten ? Bu dava eğer bir gün açılırsa ki bilerek açmıyorlar, bundan önceki davalar gibi herkesin beraati ile sonuçlanacakır” dedi.
Özgür Mumcu’nun konuşmasının ardından soru-cevap bölümüne geçildi. Dinleyici sıralarından gelen; “Haziran seçimlerinde oyumu HDP’ye vereceğim demiştiniz. Şimdi ne düşünüyorsunuz ?” sorusuna yanıt veren Mumcu; “07 Haziran seçimlerinde bir yazımda HDP’ye oy vereceğim açıkladığımda gereksiz bir risk aldım. Biliyorsunuz bizde köşe yazarları kime oy vereceklerini söylemiyorlar. Bu bana çok dürüst bir hareket gibi gelmiyor. Sabah akşam insanlara siyasi tercihlerimizden bahsedip kime oy vereceğimizi söylememek bana çok mantıklı gelmiyor. Ben kime oy vereceğimi açıklamam gerektiğini düşünmüştüm. Bir kere bir partiye oy vermek bir insanı o partinin üyesi yapmıyor. Diğer türlü CHP’ye oy verecektim ve CHP yüzde 25 yerine 26 alsa çok fazla bir şey değişmeyecekti. Aritmetik bir ortalama yaptım. HDP baraj altında kalsaydı AKP anayasayı değiştirecek güce oluşacaktı. Bu normal demokrasilerde stratejik oy denilen bir uygulama. Bizim gibi kutuplaşmış ve kamplaşmış ülkelerde bu stratejik oy mantığı oturmuyor ve insanlar bunu yanlış anlıyor. İkinci sebebim ise HDP’nin belirli bir güce ulaşması durumunda PKK vesayetinden kurtulabileceğini ümit etmiştim. Söylemlerinde de o yönde bir eğilim vardı. Memleket bölünmeyecekse beraber olursak bölünmeyeceğini düşündüğüm için bu şekilde bir davranışta bulundum. Şuan seçim olsa ne yapardım ? HDP’nin PKK’nın eylemlerinden sonra zor durumda kaldığını ve uzaklaştığını görüyorum. Büyük olasılıkla tereddütlerim olurdu ama yine de aritmetik hesabıma bakardım” dedi.
Babam keşke yaşasaydı da fikir ayrılığına düşseydik
Babanız Uğur Mumcu yaşasaydı fikir ayrılığına düşer miydiniz ? Sorusuna yanıt veren Özgür Mumcu; “Babam keşke şuan yaşasaydı da fikir ayrılığına düşseydik” yanıtını verirken, “Babanız şuan yaşasaydı içeri de mi yoksa dışarıda mı olurdu?” sorusuna ise; “Babam muhtemelen son yıllarda yaşanan olayları çok daha önceden araştırıp ortaya çıkaracağı için daha önceden içeri atılırdı. Ne kadar içerde kalırdı bilmiyorum ama bu süreçte mutlaka içeri girerdi” yanıtını verdi.
Özgür Mumcu Münihin Sesi’ne yaptığı özel açıklamada; “Davette bulunan herkese çok teşekkür ederim. Almanya ve HDF benim çocukluğumdan beri bildiğim durum ve yer. Çocukluğumda babamın HDF’nin daveti ile Almanya’ya geldiğini duymuşluğum var. O nedenle bu davet geldiği zaman hemen kabul etmek istedim çünkü babamı HDF ile birlikte yeniden yaşatmak istedim. Burada yapmış olduğum doyurucu sohbetlerden çok keyif aldım ve buraya gelmiş olmaktan son derece memnunum” dedi.
Münih’in Sesi’ne özel değerlendirmelerde bulunan HDF Başkanı Necip Şahin; “Uğur Mumcu HDF’nin kurulduğu günden beri onursal üyesiydi. Her çağırdığımızda yanımızda olan bir arkadaşımızdı. Kaybı bizi çok etkiledi. Uğur Mumcu’yu kaybettiğimiz 1993 yılından beri sadece Münih’te değil HDF’nin pek çok derneklerinde Ocak ayının son haftasında anıyoruz. Salonda Uğur Mumcu HDF’nin 15. Yılı konuşmasını yapıyor dışarıda oğlu Özgür Mumcu babasını anmak için konuşmasını hazırlıyor. Böyle bir günde geldiğimiz noktayı düşündüğüm zaman çok üzücü bir durum. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar geldiğimiz noktada son 10-15 yılda insan hakları, düşünce özgürlüğü bakımından gazetecilerin büyük bir baskı altında olduğunu görüyoruz. Gazetecilere yapılanlar sadece bugün değil İttihat ve Terakki’den bu yana devletin içerisinde bir nebzede olsa parlamenter sisteme geçiş istemleri, hevesleri oluşmaya başladıkça gazeteciler ya ortadan kaldırıyorlar ya da gazeteciler susturulup demir parmaklıklar arkasına atılıyorlar. Günümüzde de bundan üç yıl önce konuğumuz olan Can Dündar ve arkadaşı içeriye atılmış durumdalar. İttihat ve Terakki’den günümüze kadar hiçbir şey değişmedi, pek çok gazeteci öldürüldü. Dünya ülkelerinde bir çok ülke çağdaş sistemlere geçtiler ve düşünce özgürlüğünü en üst seviyeye getirdiler. Biz ise tam tersi gazetecileri 21. Yüzyılda içeriye tıkmaya devam ediyoruz. Bu bizim için bir yılgınlık sebebi değil. Bu uğurda ki mücadelemizi sonsuza kadar sürdüreceğiz. Türkiye’ye demokrasi gelene kadar, dünyaya insan hakları hakim olana kadar bu mücadelemiz devam edecek” dedi.
munihinsesi.com / özel