ALİ CONGUN: AVUKATLIKTAN KOMEDYENLİĞE
ALİ CONGUN: AVUKATLIKTAN KOMEDYENLİĞE
Ali Congun… Avukatlıktan komedyenliğe geçen nev’i şahsına münhasır bir isim. Türkiye'de stand-up komedi kültürünü insanlara ulaştırarak yaygınlaşmasını amaçlayan ve bu konuda da oldukça başarılı olan komedi kulübü TuzBiber'in komedyenlerinden olan Ali Congun geçtiğimiz günlerde Avrupa Turnesi kapsamında Almanya’nın Münih şehrinde sahne aldı. Daha çok “şehir eliti” olma hayalleri ile okuduğu üniversitenin idealleri arasında geçen gerçekliklere değindiği gösterisi sonrasında Odatv’den Deniz Gezginci’ye konuşan Ali Congun Almanya’dan Türkiye’yi değerlendirdi.
Deniz Gezginci: Öncelikle Münih’e hoş geldiniz. Münih’te olmak nasıl bir duygu?
Ali Congun: Soğuk… Almanya’ya hiç yazın gelemedim hep kışın geldim. O yüzden her gelişimde “bura ne soğuk memleket” diyorum. Ama tabii düzenli olması, evlerin mimarisi gibi şeyler hoşuma gidiyor.
Deniz Gezginci: Siz aslında en ciddi mesleklerden biri olan Avukatlıktan komedyenliğe geçen birisiniz. Bu sert geçiş nasıl oldu?
Ali Congun: Ben Avukatken de hobi olarak komediyi yapıyordum. Komedi biraz insanın mizacı ile de alakalı bir şey. Benim espriler ve şakalar ile öne çıkma hallerim kalabalıklarda, sınıfta, on kişi, yirmi kişi olan bir yerde hep oluyordu. Ben de tanımlayamıyordum neden böyle olduğunu ama oluyordu. Baro da staj eğitim dersleri verdiğim sırada genç meslektaşlarımıza, yeni başlayanlar ile avukatlık deneyimlerimi mevzuat ile birleştirip anlatmaya başladığımda stand-up havasında geçmeye başladı. Oradaki meslektaşlarım hocam sen ekstra stand-up da yapmalısın dediler. Türkiye’de komedi stand-up gelişmeye, açık mikrofonlar artmaya başladı. Oradan başladık böyle devam ediyoruz.
Deniz Gezginci: Almanya’dan Türkiye’ye baktığınızda buradan Türkiye’yi nasıl görüyorsunuz?
Ali Congun: Ben sonuçta bugün geçici olarak buraya geldim. Başka bir ülkeden Türkiye’ye bakma taraftarı değilim. Ben hep ülkemden dünyaya bakma taraftarıyım. Bunu popülist bir cevap olsun diye söylemiyorum. Amerika’ya da gittiğimde de Kanada’ya da gittiğimde de tabi ki kıyaslamalar yapıyorum ama sonuçta yaşadığım, doğduğum, geçici olarak başka yerde yaşasam da ait olduğum ülke Türkiye. O anlamda buradan bakınca İstanbul ve Türkiye bana daha sıcak geliyor. Ve buraya geleli birkaç saat olmasına rağmen ülkemi şimdiden çok özledim.
Deniz Gezginci: Oyunda ekonomik sıkıntıları konu alan şakalarınız vardı. Türkiye’de insanlar ekonomik sıkıntı çekerken onları güldürmek zor olmuyor mu?
Ali Congun: Türkiye’de genel olarak insanları güldürmek zor. Durumu çok iyi olan insanlara da kurumsal yerlerde stand-up yapıyorum. Orada da güldürmek zor. Gülmek ve kahkaha atmak sanki çok ekonomi ile ilgili değil gibi. İnsan komediye, stand-up’a gelmişse zaten bilerek geliyor. Kahkaha atayım diye geliyor. Bir sanat olarak görüyorlar. Bireysel olarak insanlar mutsuz, umutsuz, yüzünde asık bir şey varsa o genel olarak yansıyor. Bu kültürel bir yaklaşım galiba. Mesela bizde insanlar birbirlerine hiç selam vermez, sert geçerler. Ama biri yere düşse beş kişi üzerine toplanırlar. Burada -Almanya- herkes güler yüzlü “Hallo” “Hallo” diyerek birbirlerine selam veriyorlar ama bir şeye ihtiyacınız olsa, yardım isteseniz o gülen insanlardan yanınıza kimse gelmez diye düşünüyorum. Yanlış mı düşünüyorum?
Deniz Gezginci: Sahnede bir şey anlatırken kendinizde gülüyor ve çok eğleniyor gözüküyorsunuz. Aynı şakayı anlatırken her seferinde gülebiliyor musunuz yoksa gülüyormuş gibi mi yapıyorsunuz?
Ali Congun: Başlarda gülüyormuş gibi yaptığım zamanlar oluyordu. Ama şimdi şunu fark ettim ki ben eğlenmezsem seyirci kahkaha atmıyor. Benim samimiyetim, yüzümdeki gülüş ve gerçekten eğlendiğim hissini seyirciye aktarmam gerekiyor ki kahkahayı alabileyim. Bu bir alışveriş gibi. Stand-up da zaten seyirciyle birlikte yürütülen bir şey. O yüzden mümkün olduğu kadar o samimiyetten ve eğleniyor olma hissinden uzaklaşmak istemiyorum. Mümkün olduğunca içinde kalmak istiyorum.
Deniz Gezginci: Sahneden bazen söylemek isteyip de söyleyemediğiniz şeyler oluyor mu? Yani kendinize otosansür uyguluyor musunuz?
Ali Congun: Elbette. Olmuyor dersem olmaz. Bu da bence olmalı. Hangi insan hangi sanatı icra ederken otosansür uygulamıyordur ki. Mesela bir yazar kitap yazarken otosansür uygular, sanatçı bir şarkı yaparken uygular. Gazeteciler bile kendine otosansür uyguluyorlarsa stand-up sahne sanatında otosansür uygulanır. Ama şu var ben bir olayı mizahi olarak ele aldığım zaman önce konuyu seçiyorum. Konuyu sahnede nasıl yansıtmam gerektiğini düşünüyorum. Konu seçiminde de biraz hassas davranıyorum. Onun dışında otosansür çok uygulamıyorum. Çünkü konular halkın kendini bulduğu meseleler olduğu için ekstra bir otosansüre gerek olmuyor.
Deniz Gezginci: Kendinize has bir anlatış tarzınız var. Bunda Adanalı olmanızın etkisi var mı?
Ali Congun: Etkisi vardır. Ben köyde doğdum. Beş yıl köyde ilkokul, 6 yıl kasabada ortaokul ve lise, 4 yıl da üniversite. Hayatımda 20 yılı geçmeyen bir sürede bunları yaşadım. Mizah çelişkilerden doğuyor. Ben de bu çelişkileri hayatımda çoklukla yaşadım, yaşamaya devam ediyorum.
Deniz Gezginci: Şu an Avukatlığa devam ediyor musunuz yoksa hayatınızı sadece stand-up’tan mı kazanıyorsunuz?
Ali Congun: Şu an avukat kimliğim var ancak avukatlık yapmıyorum. Artık stand-up ’ta ilerliyorum.
Deniz Gezginci: Bugünkü Münih seyircisini nasıl buldunuz?
Ali Congun: Çok iyilerdi, tatlılardı. Böyle soğuk bir pazar gününde zamanlarını bana ayırdılar. Karşılıklı şakalaştık. Güzel bir gösteri oldu. Umarım onlar da mutludur.
FacebookSayfa➤ /munihinsesi
Instagram➤ /munihinsesi
FacebookGrup➤ /groups/munihteyasayanturkler
Youtube ➤ /munihinsesi
WhatsAppGrup ➤ +905368638699
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.